Shinkai Makoto Filmleri ve Kimi no Na wa.

CzDLWkLXAAMcBWu

Yaklaşık 1 aydır her hafta sonu belli başlı yönetmenlerin yapımlarını veya eskiden çok sevdiğim üçlemeleri yeniden izliyorum. Zira üzerinden yıllar geçtiği için aslında çoğu detayı unutmuş olduğumu fark ediyorum, zaten bu konuda hafızam pek iyi değildir. Geçtiğimiz 3-4 gün Shinkai Makoto filmlerini izledim. Ama artık izlediğim son filmde o kadar daraldım ki patlayacak hâle geldim.

Yıllar önce kısa filmleriyle adını duyurmaya başlamıştı kendisi, inanılmaz görsellikleriyle hep birbirine kavuşamayan aşıkları astronomiyle harmanlayıp önümüze sunardı. Bir dönem kedilere sarmıştı “She and Her Cat” kısa animasyonlarıyla içimizi ısıtmıştı. Hatta öyle ki tüm kısalar bir seri hâline getirilip paket olarak önümüze sunuldu. Birkaç yıl aradan sonra Batı desteği de sağolsun Kimi no Na wa. (Your Name) adeta Fate serisine yeni başlayanların Fate/Zero’su hâline geldi. Nereye dönsek adını gördük, üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen bir türlü popülerliği dinmedi. Halbuki Shinkai Makoto önceki filmlerde ne yaptıysa aşağı yukarı aynısını yapmıştı ama nedense yeri göğü inletti. Hatta şu an MyAnimeList’te 2. sırada yer alıyor, hoş kim takar MAL’ı.

5928-the-place-promised-in-our-early-days_757_426_81_s

İlk olarak The Place Promised in Our Early Days ile başladım. Diğer kısa yapımlarını çoğunlukla hatırladığım için buna geçtim. Biraz da hasta olduğumdan ötürü izlerken yarısında durdurup uykuya verdim kendimi, o kadar akmıyordu film. Filmi toplasak 20 dakika edecek kadar diyalog var ama 1,5 saate yayılmış ve karakterler gerçekten boş konuşuyor. Şu Nichibros animesinde akarsunun kenarına oturup uzaklara bakarak anlamlı anlamlı konuşma geyiği vardı, işte onun ciddi yapılmış hâli gibiydi bu film. İzlerken hafiften bir cringe yaşıyorsunuz. Ama işte görseller güzel ya, insan laf etmeye çekiniyor. Hani böyle bir yemek yersiniz tadı çok kötüdür ama işte sunumu şahanedir, yemeği yapan kişi size çok iyi davranmıştır falan o sebeple o yemeğe kötü derken kendinizi kötü hissedersiniz. İşte bu adamın filmlerine kötü diyebilmek de böyle bir şey. O animasyon kalitesi, çekimler, açılar, detaylar vs o kadar ince ince işlenmiş ki insan laf etmeye kıyamıyor. Ama hayır, Kimi no Na wa’yı gördükten sonra kendimi gerizekalı gibi hissetmeye başladım o yüzden canım cicim yok. Hoş ben bu filme ne kadar kötü desem de aslında kavuşamayan aşıklar alışkanlığına rağmen gerçekten bir mantığa oturulmuş hikâye vardı. Kimin başına neyin tam olarak neden geldiğini aşırı kopuk olsa da filmin içine sokabilmeyi başarmış.

Kotonoha3

tumblr_mzpxhoq1Ot1r2dgsfo2_500Bu filmin benzeri olan 1-2 şeyini daha elden geçirdikten sonra (5cm’yi bilerek izlemedim) Koto no ha no Niwa (Garden of Words) filmine geçtim. Ben bu filmi çok beklemiştim ama çıktığı zaman hiç izlemeye fırsatım olmamıştı. Birileri bu yönetmene çıkıp “ya kardeş çiziyorsun ediyorsun tamam ama çok uzatıyorsun bak” demiş olacak ki filmimiz sadece 45 dakikadan ibaret. Bu film benim için adeta ferah bir nefes gibiydi, tüm o liseli doğaüstü olaylar zırvasından sonra yetişkin gibi davranan iki karakteri izlemek ilgimi çekti. Üstelik giriş, gelişme ve sonuç açısından belli başlı ilerliyordu, acayip mutluydum. Ama maalesef bu lanet adamın “sevip de kavuşamayanlar” klişesi yüzünden bu hikaye de saçma sapan şeylere bağlanıyordu. Yine de 8 puan verdim, o kadar güzel detaylarla doluydu ki. Sürekli kendimi bir şeylerin resmini çekerken buldum bu filmi izlerken. Odaklanmalar, ışıklandırmalar ve karakterlerin ayakkabıları mest etti beni. Öğretmenin sübyancılığı tat kaçırmasa keşke tabii.

khqz6cotawb3mme26dyl

maxresdefaultİşte ben böyle duygularla kamaşmışken bir de Kimi no Na wa’yı izleyeyim dedim, etkisi artar diyorum kendimce. Filmin ilk 30 dakikası o kadar güzeldi ki. Sürekli acı ve dram kusmaya alışmış bu adamın bu kadar eğlenceli romantik komedi sunabileceğini hiç ummamıştım. Gerçekten eğleniyordum, üstelik yeni yeni teknikler denemeye başlamıştı yönetmen artık. Sürekli kostümler değişiyordu, mekanlar sahne ve kasaba arasında gidip gelirken muazzam değişimler gözlenebiliyordu. Mükemmeldi ya, MÜKEMMELDİ. Her ne kadar konu bana gayet Remember 11 görsel romanını andırsa da eğleniyordum. Ta ki adeta Tv Kepçesi’nde esprisi dönen Ümit Besen muhabbeti gibi yönetmen çıkıp “durun yav ben Shinkai Makoto’yum, bu film bir yerde dram ve acıya bağlanmalı” diyene kadar. Yine klasik taa ilk filmde olan olayın aynısı gibi düzenli giden her şey esrarengiz şekilde birden kesiliveriyor ve hüsrana bağlanıyor olaylar.

ezgif-1-4f1a56c217

YA İLK BAŞLARINDA HER ŞEY MUHTEŞEMDİ YA

Hadi tamam bağlansın, zira merak ettirerek izletiyordu film bu dakikaya kadar. Ama gel gör ondan sonra film insana şöyle bir düşünce veriyor. “Ya bu adam sanki 3 yıl boyunca sadece manzara animasyonları yapmış, farklı farklı şehir görselleri çizmiş sonra da üzerine bir hikaye uydurmuş gitmiş.” Zira başka türlü anlam veremiyorsunuz, yani şu film 1 saat 45 dakikaysa 45 dakikası rastgele manzaradan ibaret. Geriye kalan 15 dakika da 2 spesifik karakterin “adın neydi adın neydi seni unutamam sen kimdin ben kimdim neydi noluyoruz” diye buhranlara girerek sağa sola koşmasından ibaret. Yani sen gerçek bir film çekmiyorsun ki, bize bunu defalarca izletmene ne gerek var? Animasyon yapmışsın, elinde frameleri rahat rahat kullanabileceğin bir ortam varken bu kadar sündürmek neden? Yemin ederim şurada anlatılan konu taş çatlasın 50 dakikaya o kadar güzel sığar ve insanda öyle güzel etkiler bırakır ki. Yani 1 saatten sonra kendimi sık sık dakika sayacını kontrol ederken ve “YA HADİ KOŞMANI VE SIZLANMANI İZLEMEK İSTEMİYORUM BİR ŞEYLER YAPIN ARTIK NOLUR” diye bağırmakla geçti.

thumb-1920-748543.pngHep bir kavuşamama hep bir bakışma, sanarsın Türk dizisi izliyorum da 2 saati doldurmaya çalışıyormuş gibi yönetmen. Anladık muhteşem görseller var ama biz de buraya belgesel izlemeye gelmedik kardeşim. Yönetmende hep böyle bir çıkmaz var, böyle sanki aslında sadece muhteşem animasyonlar yapmak istiyormuş da bu işten para kazanamaz diye üzerine kıytırık bir hikaye katmak zorunda kalmış gibi. Ya sadece hikaye anlat ya da sadece göz doldurucu animasyonlar yap. İkisine de eşit ağırlık vereyim dediğin zaman olmuyor işte güzel kardeşim, 1 saat 45 dakika böyle zulüm geliyor.

vlcsnap-2017-07-25-00h27m45s561

DFuLR7GVoAA1JA0

Hayır bir de anlıyorum doğaüstü şeyler katmayı çok seviyorsun, illa işin içine uzaklardaki bir şeye ulaşma sahnesi girecek anlıyorum. O trene binilecek, istasyonda koşturulacak hatta time skip olacak bunlar işe güce falan gidecek veya evlenecek. Bunlar olmadan yapamıyorsun anlıyorum, hatta öğretmen karakterlerin bile birbirinin aynısı bunu da anlıyorum. Bari konuyu önceki filmlerindeki gibi güzelce bağla. Anlıyorum böyle öncesi-sonrası tarzı bir teknik kullanıyorsun, sahneyi kesip sonra o olayın sonucunu vererek boşluğu biz dolduralım istiyorsun ama seride bu şekilde o kadar boşluk var ki. Böyle şeylere çok dikkat eden ben bile kaçırdım muhtemelen bir sürü kısmı. Tek fark ettiğim, filmin son yarım saatinde gerçekleşen bazı olayların sebebinin ilk yarım saatte geçen ara diyaloglarla açıklanabilmesiydi. Onu da ilk başlarını çok keyifle izlediğim için anladım “aa bak bu çocuk burada böyle demişti o yüzden şimdi böyle diyor” şeklinde. Geriye kalan o gün batımıymış, 3 yılmış 5 yılmış bir anda durduk yere “unutmıycam seni” diye cümlesini bitirdiği an Samanyolu dizisi gibi unutması falan oof of. Cidden bakın Remember 11’deki mevzuyu araştırın, tamam o da mükemmel bir sonla bitti demiyorum ama en azından 2 karakter “yav bizim başımıza bu değişim niye geliyor” diye oturup bir tanecik defterin içine sayfa sayfa sırayla yazarak kuantum teorileri kasıyorlar ya. İkisi de farklı zaman dilimlerindeler; bir tanesi kar fırtınasının ortasında mahsur kalmış, öteki de rehabilitasyon merkezinde kimliği belirsiz bir katili katil onu gebertmeden önce yakalamaya çalışıyor. Hey gidi hey. Bunlar da böyle “ula gök deliniy” diye 45 dakika bir işi beceremesinler.

Your-Name-1

Ya bu arada ben gerçekten filmin ne anlatmaya çalıştığını, verdiği mesajları, o babaannenin söylemeye çalıştıklarını falan çok iyi anladım. Ama işte çoooook kopuk, inanılmaz kopuk. “Bunun için mi bu konuyu bu kadar sündürdünüz” dedim, benzer bir tepkiyi Clannad görsel romanında da vermiştim. Bak mesela onun animesi güzeldi, gerekli kısımları alıp derlemiş toplamıştı. Bu filmin de böyle bir şeye ihtiyacı var, bazı gereksiz koşu sahnelerini çekip alması gerek. Adam gibi koşu sahnesi istiyorsanız Millennium Actress’e bakın da insanın kanı nasıl kaynıyor kız orada koşarken. Burada ruhum çekildi resmen.

Halbuki filmin ilk yarım saati ne güzeldi ya, her şey birbiriyle ne kadar dengeliydi ya, niye böyle oldu hocam ya………

-Adamın filmleri gibi biten yazı-
This entry was posted in Diğer by Miina. Bookmark the permalink.

About Miina

Writing walls of text about things I watch, read and play. Mostly about visual novels and indie games. Buraya yazmaya üşendiklerimi Twitter'a döküyorum. @loykad

5 thoughts on “Shinkai Makoto Filmleri ve Kimi no Na wa.

  1. Güzel incelemeydi. Yazarın tüm filmlerine aşina değilim ama “garden of words” ve “kimi no na wa” iyi seyrettim dediklerine katılıyorum. Fakat ben senin kadar bunalmadım baya zevkle izledim buda sanırım animenin görselliği sesler falan baya büyülediği içindir ikinci kez izlesem seninle aynı duyguları yaşarım. Garden of Words çok tadında ve bittiğinde tadı damağımda kalan bir yapımdı. Acaba benim gibi düşünen izleyiciler geri dönüş mü yapıyor “yahu bu kadar kısa yapmayın” diye, bu yüzden mi uzatıyorlar bilemiyorum. Ben adamın filmlerine pek alışık olmadığım için ilk izlemelerimde hoşuma gidiyor kısaca. Tekrar diline sağlık iyi bir yazı olmuş.

    Beğen

  2. Kimi no wa hakkındaki görüşlerine katılıyorum ayrıca kimi no wa çok beğenilmesi çok izlenmesi o yapımın çok iyi olduğu anlamına gelmez bu yüzden MAL’da 2. Sırada oluşu benim zerre umrumda değildir benim gözümde kimi no wa ortalama bir anime filmidir hali hazırda kimi no wa’nın senaryosu tarzında birçok anime mevcut hatta daha iyileri bunları izlemiş biri olarak kimi no wa senaryosu oldukça sönük kalıyor ama bu eksiğini seninde söylediğin gibi görsel efektleri çizimleriyle kapatıyor kimi no wa’da görsellik senaryodan daha ön planda olduğu için anime ruhunu biraz bozmuş batılı tarz yani hollywood filmlerine benzemiş örneğim avengers’da klişe kurguya max 5/10 gibi puan verebilirsin ama bu eksiğini görsel efektleriyle kapatır ve herkesin ilgisini çeker kimi no wa da aynı bu şekilde olmayan senaryoya rağmen çizimleri sayeinde izlettiriyor bu kadar popüler olma başlıca nedenlerine gelecek olursa
    – Üst düzey görsellik izleyiciye adeta manzara pornosu yaşatıyor
    -Uzak doğu kültürüne mitlerine bu kadar bağlı olması filmi kendi coğrafyasında baş tacı yapmaya yeterli
    -her zeka/kültür seviyesine hitap ediyor filmi anlamak için çok bilgili olmaya gerek yok
    Son olarak Benim gibi mindfuck tarzı anime/film izlemeyi sevenler izlerken klişe senaryodan pek zevk alcağını sanmıyorum buna rağmen o muhteşem çizimler yapımı sıkmadan sonuna kadar izlettirdi

    Liked by 1 kişi

Düşüncenizi Paylaşın